- aklıma gelen ilk sebep; yeni çağın bize dayattığı "her an ulaşılabilir olmak" hadisesine karşı bir duruş göstermek. telefondan da her an ulaşılabilir olmak zorunda değilim, internetten de.
mesela; çalışanlarına iş telefonu veren bir patronun, o telefondan aradığı her saniye çalışanlarının o aramayı cevaplamak zorunda olduğu bir sisteme ifrit oluyorum. fakat bu bile daha dürüstçe bir davranış/yaklaşım. en azından, gecenin yarısı bile olsa patronun seni aradığında sen arandığından haberdarsın. gözlerine perde inmiş şekilde internete saçtığımız tüm verilerin kimler tarafından hangi an erişildiğine dair en ufak bir fikrimiz olamayacakken, bu kadar cesur olunabilmesine hayret ediyorum.
- diğer bir sebebim, sırtımdan mark zuckerberg gibilerin zengin olmasını istememem. içerik üretmek hadisesi internet dünyasında bir site (ya da oluşum olabilir, bu örnekte şirket) en değerli işi iken, biz hiçbir ücret talep etmeden "alın tüm hayatıma dair bilgileri içerik olarak sizin kucağınıza bırakıyorum, beni istediğiniz gibi pazarlayabilirsiniz" diyoruz.
facebook'a da reklam vermiş bir kişi olarak söylüyorum, tanıtacağım ürün için reklamın gösterileceği hedef kitleyi seçerken, pazardan armut seçer gibi, örneğin "istanbul'un x bölgesinde yaşayan, üniversite mezunu, 23-29 yaş aralığındaki, mütemadiyen starbucks'a giden kişiler" gibi bir hedef belirleyebiliyor olduğumu gördüğümde, tedbirsiz davranmış olsaydım o 'armut'lardan biri olarak seçilebilir olacağımı gördüğümde bu durum epey sinirlerimi zıplatmıştı.
bireysel olarak benim sırtımdan kazanılacak belki de birkaç cent civarındaki paranın mark zuckerberg için hiçbir şey ifade etmediğinin elbette ki farkında olmakla birlikte, yangına su taşıyan karınca misali, kendimce "ben senin pazarlayabileceğin bir armut değilim" demiş oluyorum.
- başka bir sebebim ise, bu fütursuzca paylaştığımız kişisel verilerimizin nerelerde depolandığına dair hiçbir fikrimiz olamayışı, bundan 30 yıl sonra karşımıza nerede nasıl çıkabileceğini ve bizi hangi konuda zor duruma düşürebileceğini öngörmemizin imkansız oluşu. bugün arkadaşlarımızla çekildiğimiz ve bize o anın büyüsüyle çok tatlı gelen bir selfie, 15 yıl sonra çok komik ya da absürd karşılanıyor hale gelmiş olabilir. şimdi 20 yıl öncenin bazı fotoğraflarına bakıp "ulan ne salaklarmış, hele şu kıyafete bak" diye dalga geçtiğimiz fotoğraflarda bile insanlar en azından azami şekilde düzgün poz veriyorlardı. eh, gün geldiğinde bu fotoğraflar -abartarak örnek veriyorum- cumhurbaşkanı, yahut da önemli bir şirketin kritik bir pozisyonuna geldiğimizde (ya da gelme ihtimalimiz olduğunda) hakkımızda yapılacak background check'te karşımıza çıkabilir. o şirket, kendi PR'ını düşünerek "kusura bakma, seni bu pozisyona getirmek istiyorduk, ama rakiplerimizin eline, halkın önemli bir kısmının alenen dalga geçmesiyle sonuçlanacak bir koz vermek istemiyoruz" diyebilir ve bir bakıma haklı da olur.
aslında daha başka sebepler de sayabilirim. ama bence bunlardan herhangi bir tanesi bile anonimliğe azami ölçüde dikkat etmeyi gerektirmeye yeter sebeptir.
son olarak şunu söylemeden geçemeyeceğim; anonim olmaya çalışan insanlara, böyle bir endişe taşımayan insanların "aman be, sen de kendini fasulyeden nimet sayıyorsun", "ya sen de sanki bana FBI başkanı öfff" gibi şeyler söylemeleri, neresinden bakarsak bakalım tercihlere saygı göstermemektir. o hep eleştirdiğimiz, kendinden farklı herkese ateş püsküren, dışlayan/başkalaştıran anadolu çomarlarının yaptığı da tam olarak budur.
0